Bana izin ver, Şah-ı Hazne'yi ziyarete gideyim.

May 14, 2025

Gavs-ı Bilvânisi hazretleri, Bitlis yakınlarında  yaşarken yılda iki üç defa mürşidini ziyarete gidiyordu. Mürşidi Şah-ı Hazne (k.s) ise Suriye'de buluyordu. O zamanki şartlarda şimdiki gibi vasıta yok. Otomobil, kamyon, taksi bir şey yok. İlk zamanlarda mübareğin hayvanı bile yoktu. Yürüyerek gidip geldi.  

Hatta bir defasında Şeyh Said isyanı çıkmış, jandarmalar bölgede kuş uçurtmuyordu. O zaman nüfus cüzdanı da yok. Bu yüzden gündüz de yol alamıyor. Gece yaya olarak gidiyor. Yedi, sekiz gecede ancak hududa varıyor bu şekilde. Her gidişinde de mürşidinin yanında iki üç ay kalıyor.  

Oraya varınca üzerindeki ilmiye sınıfını temsil eden giysilerini çıkarıyordu. O halde dergâha varıyordu. Aynen sofiler gibi oluyordu. “Ben âlimim” demiyordu. Hizmetlere koşuyordu. Dergâha her gidişinde sırtında küfelerle ahırla-içerisindeki tezek haline gelmiş gübreleri dişarıya çekiyor, boşaltıyor, ahırı tertemiz yapıyordu.  Namaz zamanı da hemen camiye koşuyordu. Onu da kaçırmıyordu. “Ben burada hizmet yapıyorum” diye namazı dışarıda tek başına kılmıyordu. Bizim mazeretimiz yokken bile namazı tek başımıza kılıyoruz. Ama o, mazereti varken yine cemaati kaçırmıyordu. Namazını cemaatle kılyor, hatmesini de zikrini de yapıyordu.  

Gavs- Bilvânisi hazretleri, bir defasında camide imiş.Mürşidinin yanına gitme zamanı gelmiş. Ancak bir türlü gitme imkânı bulamamış. Gidecek ama evde hiç yiyecek içecekleri de kalmamış. Esasen onlar yolculuğa çıkarken çeşit çeşit azıklar da aramıyorlardı. Evde un olsa onlara kâfi geliyordu.  

Fahri imam olduğu için Allah Teâlâ ne gönderirse ona razı oluyordu. Annemiz de zaten öyle; mübarek bir insan... Ne halinden şikâyet ediyor ne de sızlanıp duruyor!  

İşte o günlerde bir zat Gavs-ı Bilvânisi hazretlerinin yanına geliyor. “Allah rızası için” diyor ve cebine 20 lira para koyuyor. O zaman 20 lira çok para. Mübarek, onun 10 lirasıyla bir çuval buğday alıyor; sırtında onu değirmene götürüyor. Kimseye de minnet etmiyor. Değirmende buğdayı öğütüyor, evine getiriyor. Annemize de diyor ki, benden başka bir isteğin kaldı mı? O da hayır diyor. O vakit,  

- Peki, öyleyse diyor. Bana izin ver, Şah-ı Hazne'yi ziyarete gideyim.  

Böylelikle Suriye'ye Hazne'ye gidiyor. Yanına da 10 lirasını alıyor. O günlerde şeker çok pahalı. Medresede talebeler kullansın, diye üzerindeki 5 lira ile de şeker alıyor.  

-Şahı Hazne, Seyyid Abdülhakim'in koltuğunun altında bir şey olduğunu görmüş ve sormuş:  

- Şeyh Abdülhakim, nedir o koltuğundaki? Şahı Hazne'nin hitap şekli böyle imiş ona...

- Kurban, talebeler için şeker almıştım, demiş.  

- Şeyh Abdülhakim! Neden kalan 5 lira ile de şeker almadın? Kazancın iki kat daha fazla olacaktı, demiş.